Nasıl yaşamalı? Zevk için, zevk içinde, zevkle, zevkli yaşamalı. Zevk deyince, şehvet peşinde koşmak, sefahat veya aldırmazlıkla, duyarsızlıkla sefa sürmek akla gelebilir. Veya zevk, en leziz yemekleri yiyip yiyip yeniden yemek için kusmak gibi aşırılıklarla ilişkilendirilebilir. Buna karşılık, acı deyince aklımıza hemen işkencenin en ıstıraplısı gelmese de, onu da fiziksel ve zihinsel diye ikiye böleriz.
Oysa zevk de acı da beyinde yaşanır. Duyu organlarının maruz kaldığı acıyla, sevilenin yitiminde zihinde çöreklenen acı elbette ayrı tutulabilir ama tensel acının tinsel acıya, tinsel acının tensel acıya dönüşmesinin çok örneği var. Aynı şekilde tensel zevk tinsel zevki, tinsel zevk tensel zevki hazırlar.
Peki zevk, erdemle çatışmaz mı? Zevk "bencilik", erdem "elcilik" değil midir? Ceza ve ödül zıtlığını düşünün. Cezalandırılmayayım diye ihanet edene veya ödül peşinde koşarken elindekini esirgeyip paylaşmayana erdemsizlik yükleriz. Fedakârlık, bağımsızlık erdem çıkarcılık, bağımlılık erdemsizlik değil midir? Öyleyse, kendine yeterlik ile arkadaşlık zıtlaşmaz mı?
Ünlü Filozof Epikür'e göre;
Epikür, "Mutluluğu bütün yaşam boyunca güvenceleyecek, bilgeliğin sahip olduğu en önemli araç arkadaşlıktır. Arkadaşlık, mutluluğu tanıyalım diye bizi harekete geçirmek için etrafımızda dans ediyor" diyordu. Epikür'ün bu paradokslara verdiği yanıt, zevki yorumlayışına bağlıdır.
Ona göre "zevkten yoksun olduğumuzda zevki ararız ama acı duymuyorsak zevke de ihtiyaç duymayız". Uykusuzluk, açlık ve susuzluk doğal ve zorunlu ihtiyaçlardır örneğin susuzken suyu arzularız, giderince arzulamayız. Epikür'e göre işte bu doygunluğun kendisi de zevklidir. Acı yokluğu zevki, dertsizlik zevki, fiziksel ve zihinsel dinginlik (ataraxia). Peşinden koşulacak zevk budur. Dolayısıyladır ki zevk, esenlikli bir yaşamın hem başlangıcı hem de amacıdır.
Amae
Japon psikanalist Takeo Doi, Japoncadaki amae sözcüğünün, bebeğin her canı isteyişinde annesinin memesine sarılmak, müsamahakârca kucaklanmak ve anneyle bir olmak isteyişine göndermede bulunduğunu söylüyor. Ona göre bu duygu, mahcubiyet, sıkılma, utanç duymaksızın, kendini başka bir insana bırakabilme, keyfince ona yakınlaşabilme, sırf siz olduğunuz için kabul görme anlamında yetişkinlikte de sürüyor. Doi'nin anlattığına göre, sözcüğün kökeni, amaeru fiili sevilmeyi ummak anlamına geliyor. Sevgilinin "başını göğsüme yasla" deyişindeki gibi veya misafirliğe gittiğinizde, sizden hiçbir şey beklemeden her türlü ağırlamayı yapan Anadolu konukseverliğindeki gibi kişinin rahatlamasına, gevşemesine hatta şımarmasına izin veren duygusal güvence beklentisini anlatıyor. Türkçede de Batı dillerinde de benzer bir sözcük yok ama Doi, Kore ve Ainu dillerinde eşdeğerinin bulunduğunu söylüyor.
Dip not: Yukarıdaki yazılar Mustafa CEMAL'İN Atlas sitesi-forumu'ndan alıntı kısımlardır...
Şimdi benim yorumlarıma ve söyleyeceklerime gelirsek...Vücut acıyı hissettiğinde beyin ve refleksler harekete geçer ve vücut herşeyi en uç noktada ve en iyi şekilde hisseder.İnsan'ın fiziki yapısı bu şekilde dizayn edilmiştir,acı vücudun adeta tetikleyicisidir ve vücudun ''uyarılmasında,hat safhada uyarılmasında'' tetikleyici ve anahtar rol oynar.Hep sorulur,bana da çok kez soruldu; ''acı olmazsa olmaz mıdır,acı Bdsm'de neden gereklidir,acı olmadan olmaz mı,ben çok hassasım acıya katlanamam'' gibi sorular her daim oldu ve de olacaktır.İşte bu yüzden bu konuya biraz açıklık getirmek istedim.
Acı erekte olmak,uyarılmak ya da uyarıldıktan sonraki safhalarda tetikleyici bir rol oynar,acı ile karışık zevk katlanır ve vücut normal deşarj'ından,boşalmasından çok daha fazla şekilde boşalır ve çoşar.Alınan zevk katlanır.Bakınız De SADE'nin dediği gibi; ''mutluluğa giden yol acılardan geçer'' der..Fakat bilinçaltımız ''acı'' kelimesine karşı bir öz savunma,defans ve irkilme tepkisi verir.Acı=Kötü,dayanılmaz,gereksiz,kaçılması gereken bir olgu olarak düşünülür ve beyin otomatikman vücudu ve hisleri savunmaya alır.Buna bilinçaltı,savunma psikolojisi ya da korku denebilir.
De SADE hizmetçilerine,evine çağırdığı fahişelere vb. onları bağlayarak,hareketsiz kılarak acı uyguluyordu,bunun temel nedeni,acı'dan kaçacak olmaları ya da acı kelimesini duyduklarında verecekleri tepki idi.Günümüzde de bondage,tied up,shibari,bound dediğimiz bağlama,etkisiz-hareketsiz kılma,zorlama,hareket alanı bırakmama,bağlama gibi Bdsm'de sıkça karşımıza çıkan terimler ve durumlar var.Tüm bunların temel nedeni kişinin hareketsiz ve olabildiğince az dirençli olacak şekilde,uygulamalara maruz bırakılması ve acı,sertlik vb. uygulanması.
Buna paralel bir diğer klasik düşünce de ''acı'' deyince çok uç şeylerin,dayanılmaz acıların uygulanacağı düşüncesi.Hayır böyle bir şey yok.En basit örnekle,popoya şaplakta bile dayanamıyorum,çok acıyor diye kaçma eğiliminde olanlar var.! Her acı limitsiz,sınırsız ve uçlarda şekillerde uygulanır diye bir şey yok.Ki bu kişilerin tarzına da bağlı.Yani sadist mi,dominant mı,master mı ne olduğuna ve kişisel tarzına da bağlı.Sadism daha uç ve acı odaklı bir ilişki türü,Bdsm denince hemen akla Sadizm-Mazoşizm geliyor oysa bu iki kavram Bdsm'nin içinde birer başlık,konu.
Kaldı ki her Bdsm yaşayan sadist olacak,ya da uçlarda acı verecek-alacak diye bir şey yok.
Bilmem dikkatinizi çekti mi,Bdsm filmlerinde çok kullanılan bazı aletler ve yöntemler var.Vibratör olan ama değişik bir alet var,ucu yuvarlak sopavari bir şey.Bu aleti çok kullanırlar .Vajinaya dokundurma,bastırma şeklinde kullanırlar,içe sokulmaz.O alete maruz kalan dişiler genelde çok boşalır ya da squirt yaşar.Tabii salt o alete maruz bırakılmazlar,örneğin bir yandan memelere acı veriliyorken ya da anal yapılıyorken o aleti vajinaya bastırıp vücudun acı-zevk eşiğini doruğa çıkarırlar.
Squirt kavramını da bilmeyenler için,belki görmüşsünüzdür işercesine ve şiddetli bir boşalma türüdür fakat her dişi yaşamaz bunu ya da kolayca yaşayamaz diyelim.Bu psikolojiye de bağlıdır,yani acıya odaklanmadan,zevke odaklanan ve vücudunu kasmayan bir dişi,peş peşe boşalmaların sonrasında squirt yaşayabilir.
Demem şu ki,acı sanıldığı kadar korkulacak bir şey değildir,hatta zevk,çok zevk almada direkt etken bir durumdur ve kişiler bunları yavaşça ve profesyonel ellerde aşalabilir.Fakat beyninizde sürekli bir ön yargı,korku ve kaçış varsa her iki taraf içinde zorlaştırıcı bir durum olur bu.Bunu söyledim çünkü karşıma çıkan hemen herkez öncelikle acıdan,acıya dayanıksızlığından,bu yöndeki korkularından bahsediyor.Bu yüzden bu konuya açıklık getirmek istedim.Her konuda olduğu gibi bu konuda da ön yargılarınızdan sıyrılırsanız zevke ve mutluluğa giden yolda bir adım daha atmış olursunuz.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder